Ulm & Köln & Münih & Stuttgart

by Öykü Yalçın

Guten Tag !

“Bu hikaye çiçeği burnunda bir “Ergenus” un hikayesidir. Bu da böyle biline!” diye başladı öyküsüne yüreği hala 16’lık olan kız.

Lise yıllarımda okulumuz, Almanya’dan bir lise ile kardeş okul olarak eşleşmişti. Bu kardeşlik kapsamında önce sevgili dostlarımız bizi ziyaret için Türkiye’ye geldiler. Programda yer alan her öğrenci bir Alman öğrenci ile eşleşti. İki hafta boyunca o öğrenciler dip dibe kardeş kardeş yaşadı. Daha sonra tabi ki “Sıra bizimmm!” diyerek tuttuk Almanya yollarını. İlk yurt dışı maceram bu şekilde başladı..Buradan Antonia’ya selam olsun 🙂

Ulaşım:  Onur Air ile 3,5 saatlik yolculuğun ardından, uçakta fazla sayıda Türk bulunması sebebiyle alkışlar eşliğinde Ulm – Echterdingen Airport ‘a ulaştık. Bizi bekleyen servislerimiz aracılığıyla da 66 km yol kat ederek Ulm merkezine ulaştık.

Vallahi valizinizde çok bir şey götürmemeye çalışın derim. Bizim ekipten çoğu kişi bu abur cubur cennetinden o kadar çok çikolata aldı ki, dönüş zamanı geldiğinde ayrı bir valiz alıp üzerine bagaj parası ödemek zorunda kaldı. Bu çuklatlar bi harika dostum!

Konaklama: Kardeş okul muhabbetine ben sevgili kardeş öğrencimin evinde konakladığımdan bu yazı özelinde size bu alanda yardımcı olamıyorum.

Yeme / İçme: 

  • Ürgüp Kapadokian Kebab (Ulm): Almanya’ya gelmişim, Türk döneri yiyip ne yapacağım demeyin, yiyin. Zaten önündeki sırayı gördüğünüzde mantıklı konuştuğumun farkına varacaksınız.
  • Himmel un Ääd (soğan ve elma püresinin katıldığı patates püresi), Rievkoche (patates gözleme), Rheinischer Soorbrode (sığır eti yemeği), Röggelchen
  • Münih, Köln, Stuttgart biraları
  • Çikolata – her türlüsü
  • Ekmek ve peynirleri

GEZİ TURU:

ULM: Albert Einstein’in doğum yeri olan, 9.yy’ın ortasında kurulan Ulm, ne yalan söyleyeyim böyle çok samimi şirin mi şirin güzelliklerle dolu Tuna Nehri boyunca uzanan bir yer!

Ulm Munster : 161 metre yüksekliğindeki Ulm Katedrali’nde dünyanın en uzun kilise kulesi bulunmaktadır. Kulenin tepesine 768 basamaklı bir merdivenle çıkılır ve oracıkta can bırakılır. Ücreti 4 Euro.

Merdivenlerin hem çıkışı hem inişi aynı yerden olduğundan çok yorucu olmuştu. Eğer elinizi merdiven çıkışında tutunacak yere koyarsanız, yapı dönerek devam ettiği için hiç elinizi kaldırmaya gerek kalmadan ilerleyebiliyorsunuz.

İlk balkonda soluklanıp manzarayı beğenin, ikinci balkonda vay be çekin, üçüncü merdivenleri gördüğünüzde bu kadar da olmaz dedikten sonra hala merdivenleri çıkmaya devam ederseniz nihayetinde manzaraların tanrısı sizi bekliyor olacak. Tüm şehir ayaklar altında..

Fishermen’s Quarter: 2.Dünya Savaşı’nda bombalanmış daha sonra restore edilmiş çok güzel binalarla kaplı, 16.yy’dan kalma Mavi nehir ve Tuna’nın birleştiği yerdir.

Nehrin kenarında insanlar spor yapıyor, dinleniyor, güneşleniyordu. Biz ise soğuk olacağını sandığımız bu günde üstümüzdeki tüm montları çıkarıp, çimlerin üzerinde askılılarımızla güneşli bir Almanya günün keyfini çıkarmıştık

Ulm City Hall (Rathaus) – Belediye Binası: Binanın üzerinde yer alan resimler çok güzeldir. Böyle belediye mi olur arkadaş dedirtiyor insana..

Ulm Şehir Kütüphanesi

Stadtbibliothek Ulm (Şehir Kütüphanesi) – Cam Piramit

The Leaning House – Eğik Ev Schworhaus, Haus Der Stadtgeschichte, Ulm – Gunness tarafından Dünyanın En Eğik Oteli seçilmiştir. Tam fotoğraflık 🙂

Ulm Eğik Ev

Kloster Wiblingen 

Albert Einstein Denkmal Anıtı ve Evi & Güneş Saati : Ulm’u Ulm yapan Einstein!

Ulm Albert Einstein’ın Evi
Ulm Albert Einstein Güneş Saati

Nazi Prison Camp of WW II Nazi Kampı : Arbeit macht frei; “Çalışmak özgürlük getirir“. Bir çok Nazi kampının girişinde bu söz yer almaktadır. İçeri girerken bizi bu cümleler karşılamıştı..

Gaz odaları mı dersiniz, bir insanın asla içine girebileceğine inanamayacağınız ufacık fırınlar mı..Sanki hava hala yanık kokuyordu.. Düşündükçe tüyleri ürperiyor insanın..Çok değişik duygular. Bir düşüncenin nelere yol açabileceğini görüyor, sanki o anı yaşarmışcasına içten hissedebiliyorsunuz burada..

Gezinin en öğretici, en yapılması gerekeni idi.. Onu bunu bilmem ama herkes bi Nazi kampı gezmeli.

Nazi Kampı
Nazı Kampı Fırınları

KÖLN: Ren Nehri üzerinde yer alan Köln, Almanya’nın dördüncü büyük kenti. Birasıyla (Kölsch) ünlü Köln’ ü diğer bir deyişle = Mimari + Kültür + Bira + Alışveriş Merkezleri olarak özetleyebiliriz. Tıpkı tüm Almanya gibi 🙂

KÖLNEr Dom Köln Katedrali:  Hristiyanlığın Katolik mezhebi için yapılan gotik mimarinin inşasına 1248 yılında başlanıp 1880 yılında tamamlanmış. Kendisi Almanya’nın 2. büyük kilisesidir.

157 metre yüksekliğe sahip yapıya çıkmak için 533 merdiveni sabırla ve yorularak tırmanmak gerekiyor. Bu katedraller adamı bi deri bi kemik bırakır arkadaş! Giriş 3 Euro. Katedralin daracık merdivenlerinde döne döne yüzlerce merdiveni nefes nefese teptikten sonra karşınıza çıkan manzara ise tabi yine buna değiyor.

Hohe Straße ve Schildergasse caddeleri : Alışveriş için en ideal noktalardır. Schildergasse caddesinin sonunda yer alan Olivandenhof ve Neumarktpassage AVM’ leri en çok tercih edilenlerdir.

MÜNİH: Almanya’nın en büyük üçüncü kentine hoş geldiniz. Cennet gibi bir şehir. İçinde hem sanat var hem festival hem kültür.

Münih, bira üretim tesisleriyle ünlü bir şehir. Dünyaca ünlü bira bahçeleri Münih’in en popüler yerlerinden. O sebeple burada bol bol farklı bira içmenizi öneriyorum.

Bira Fabrikası Gezisi: Hiç bir bira fabrikası gezdiniz mi? Almanya bunun için güzel bir ilk olabilir!

Frauenkirche (Cathedral of Our Lady): Münih’in en ünlü binasıdır.

Hauptbahnhof Tren İstasyonunu: Biz Köln – Münih ulaşımımızı bu tren istasyonundan gerçekleştirmiştik.

Marienplatz ve Stachus: Şehrin en önemli ve popüler meydanları.

Münih Olimpiyat Stadı: Evet, evet TV’ de gördüğünüz maçların yapıldığı yer! Stadyum deyip geçmeyin. İçerisinde yer alan göl, yeşil doğa burayı da mutlaka gidilmesi gereken yerler arasına ekliyor.

Rock Museum Munich: O gördüğümüz Metallica gitarlarını hala unutamıyorum 🙂

STUTTGART: Almanya’nın altıncı en kalabalık kenti burası. Şehir, ülkenin şarap üretilen asma bağlarına sahip en büyük bölgesinde yer alır. Otomobil endüstrisinin göbeğidir. (Mercedes’ i gezmelisiniz) Dört tekerlekli araç ve motosiklet, ilk kez burada üretilmeye başlanmıştır. Üretilmese ne yapardık? Resimde yer alan at ile nereye kadar yani?

Stuttgart birası dünyaca ünlü, şarabı ise şehir asmalarla kaplı olduğundan en iyi asmalardan üretilir.

Karlsplatz & Markplatz: Şehrin en önemli ve popüler meydanları.

Königstraße : Alışveriş caddesi. Klett Pasajı: Alışveriş için ünlüdür.

Mercedes Benz Müzesi : 120 yıllık otomobil tarihini yıl ve yıl gözlemleyeceksiniz. Üç kattan oluşan müzede, ilk üretilen Mercedes’in de bulunduğu çok sayıda tarihi otomobil göreceksiniz. Hatta daha da ötesi ulaşım için ilk araç olan at, doldurulmuş şekilde sergilenmekte. Müzenin en üst katından en alt katına doğru yılları devirerek ulaştığınızda son model güneş enerjisi ile çalışan arabalar sizi bekliyor. Ben bir kadın olarak hayranlıkla gezmiştim. Papa’nın arabasını da gitmişken es geçmeyin.

Stuttgart Mercedes Benz Müzesi

 

Stuttgart Mercedes Benz Müzesi

Valla ilk kez yurt dışına çıktığım tatil olmasından mı liseli toy bir kız olmamdan mı bilmiyorum ama çok güzeldin Almanya.. Saçı başı farklı Almancılarınla, lisede öğrendiğim iki üç kelime Almancamı parçalama isteğimle hatırlıyorum seni ..

Beni ve daha bir çok fotoğrafımı instagram ve facebook adreslerimden takip edebilirsiniz.

Tschüss

Bunları da sevebilirsiniz...

Leave a Comment